15 Ağustos 2008 Cuma

Vize Mülakatı

Sabah 04:55. Neden bu kadar erken uyandın diye soranlar varsa, annemin kartvizitini yolluyorum, umarım yeterli olmuştur.. Yapılmaya çalışılan ama yapılamayan bir kahvaltı, havanın yavaş yavaş aydınlanması, ve yola çıkışım birbirini takip ediyor. Bir metro dolusu uyuyan insanla birlikte, taksim durağında iniyorum metrodan. Meydandan Gümüşsuyu'na inen tatlı yokuşu takip ediyorum soldan soldan, konsolosluğun sarı binasını görene kadar.

"Lütfen randevu saatinizden 20 dakika önce konsoloslukta hazır bulununuz"

Saat yedibuçukta olan randevuma, işimi garantiye almak için yaklaşık kırkbeş dakika erken gittim, bana tecrübe oldu, siz gitmeyin. Çunkü üstteki tehditkar uyarıda yazan 20 dakika olayı, konsolosluk kapısının yediyiçeyrekgeçe açılması ise çürümüş oldu. Olsun deyip, sineye çektik tabiki. Kapıda, genelde aile birleşimi amaçlı gelmiş, dedeli torunlu, kadınlı erkekli bir grup, ellerinde benzer torbalarla bekliyorlardı. Benim gibi erasmus olduğunu düşündüğüm tek kişi de, aiesec türkiye yönetim kurulu üyesi bir öğrenci çıktı, brezilyaya gidiyordu ve transit vize için başvurulabilecek en kötü konsolosluğun kapısında beklediğinin o da farkındaydı.

Kapı açıldı. Kapı derken, eger benim gibi hayalinizde konsolosluğun yoldan geçerken gördüğünüz o kocaman binasının önündeki afilli kapıdan bahsetmiyorum, konsolosluğun köşesinden aşağıya inen caddeden 50 metre devam ettiğinizde, arka kapı tarzı bir turnikeli geçiş vize işlemlerinin yapıldığı yer. Orta yaşlı bir amca, aile birleşimi ve kültür vizesi olanların öne gelmelerini anons etti. Sıraya girdik, pasaportlarımıza, başvuru sayfamıza, fotograflarımıza ve 60 euro muza bakacağını söyledi, erasmus öğrencisi olduğumu söylediğimde sorun çıkarmadan içeri aldı. Cebimde bununan kapalı konumdaki cep telefonu herhangi bi problem çıkarmadı başıma, onu da belirteyim.

Girdikten sonra, UPS kargo şirketinin kocaman bir klubesine yönlendiriliyorsunuz, orada pasaportunuzun teslim edileceği adresi, telefon numaralarını, kişi isimlerini ve 10 ytl nakit paranızı teslim etmenizin akabinde, üzerinde "kültür" yazan masada duran amcaya ilerlemeniz söyleniyor.

Bütün belgelerimin asılları ve ikişer fotokopilerini götürmüştüm yanımda, her belgeyi ayrı şeffaf dosyalarla düzenlemiştim. Bütün belgeleri şeffaflardan çıkarmamı istedi, çıkarıp hepsini teslim ettim eline. Uzun zamandır bu işi yaptığı belliydi amcanın, bana bile kendi belgelerimi versen o kadar kısa sürede düzenleyemezdim, amca başardı bunu. Başvuru formundaki fotograf gelecek yere fotograflarımı zımbaladı, bir fotografı da pasaportumun kenarına iliştirdi, hepsini toparlayıp bana uzattı ve oradaki bankta oturmamı söyledi.

Birden altıya kadar odacıklar numaralandırlmıştı. Bir numaranın kapısında kültür yazıyordu ve ben onun hemen çaprazındaki banka yerleştim. Yanımda, elli yaşlarında biri oturuyordu, Türk olmanın verdiği sıcakkanlılık duygusuna yenilip anında sordu bana 'ne iş yaparsın evlat?' diye.. Öğrenci olduğumu, orada bir üniversiteye okumak için gittiğimi en saygılı anlatım biçimimle anlattım. Aile birleşimi için geldiğini sanmıştım amcanın, ancak sanatçı imiş zat-ı alileri. Hangi sanatı icra ettiğini soramadan, amca bir nolu odacığa girdi. yaklaşık onbeş dakika kadar orada kaldı, çıktığında sıra bendeydi artık.

Odanın bizim bununduğumuz tarafı en fazla 3 metrekare, bir sandalyeden başka eşya barındırmayan bir yer. Önümüzdeki vize görevlisi hanımefendi ile aramızda kalın bir cam mevcut, vize vermiyorum derse kurşunlayacakmışız gibi bir atmosfer yaratıyor. Vize görevlisi, elli yaşlarında, sarışın, alman ama türkcesi en az sizinki kadar iyi, tontiş bir abla idi. Sağ elinin simli ojeli tek orta parmağıyla klavye kullanan bir insan düşünün, işte o. Belgelerimi aldı, incelemeye başladı. İlk sorusu neden gidiyorsun oldu, bildiğim yerden gelmişti soru, hemen yanıtladım, erasmus öğrencisiyim dedim. İncelemeye devam ederken, arada 2 soru daha sordu, bunlar 'yurtta mı kalacaksın orada?' ve 'ne zaman gideceksin?' di. Bunları da uygun bir dille cevapladıktan sonra, girdiğimden yaklaşık 4-5 dakika sonra, odadan ayrılabileceğimi söyledi kendisi. Teşekkür edip çıktım. Bitmişti vize görüşmesi.

Şimdii, kısa kısa notlar sizlere;

  • İlk olarak söyleyeceğim şu, herhangi bir bilgenin çevirisini tekrardan notere onaylatmayın, ben onaylatmadım herhangi birşey döyleyen olmadı.
  • Başvuru belgesi doldurma krizi, aslında çok gereksizmiş onu anladım. Kimse çevirip bakmadı bile bu çocuk da ne yazdı acaba diye. Kendi mantık çerçeveniz içerisinde uygun cevapları verebilirsiniz.
  • Banka hesaplarına önem veriyorlar gibi bir izlenimim var, söyleleyim dedim.
  • Kabul belgemin almancasını heyecanla bekledim düne kadar, ama sanırım olmasa da olurmuş, benden sonra girecek olan boğaziçi li kızda ingilizcesi vardı, belgeleri düzenleyen amca ses etmedi.
  • Uçak bileti aldıysanız, götürün yanınızda, normalde istemiyorlar ancak ciddi olduğunuzu anlatması bakımından faydalı oluyor.
  • Ups gişesindeki görevliler biraz salaktır, takmayın kendilerini, işinizi halledin çıkın.
Velhasılı kelam, vize görüşmesi çok korkulacak bir meret değilmiş. Beklemeye geçtim artık, bakalım pasaportum vizeli mi gelecek, yoksa bürokratik işlemlere devam mı edeceğiz.. İyi düşünelim iyi olsun..

Hiç yorum yok: