21 Kasım 2008 Cuma

İlk Kar

Gün itibari ile ilk karı görmüş bulunmaktayım. Hafta başından beri oldukça soğuk seyreden hava, en sonunda yağdı. Yarınki Strasbourg gezimiz için biraz endişeliyim açıkcası. 

Kar haberinden sonra genel gidişatla ilgili birkaç kelam edelim. Noel tatili yaklaşırken (ki yaklaşık 15 gün sürecek ve erasmus hayatımızın en uzun tatili olacak kendisi) derslerimiz ve almanca kursumuz devam etmekte. Eh, erasmus için okulun tatile girmesi demek, avrupa turlarının başlaması demek oluyor haliyle. Ben ve arkadaşlarım da şimdiden planlara başladık, birkaç rota oluşturduk birbirinden farklı, şu an karar verme aşamasındayız..

Dersler hala zor, sadece almanca olanlar değil, ingilizce olanlar da zor. Bunda benim türkçe eğitim veren bir üniversiteden geliyor olmamın etkisi de var tabi, ilk kez türkçe dışında dersi burada dinledim. Ancak dersleri geçebileceğimiz konusunda ümitliyim, buradaki hocalar gerçekten çok yardımcı oluyorlar erasmus öğrencilerine, ellerinden gelen desteği sergilemekten kaçınmıyorlar. 

Hayat nasıl geçiyor derseniz, birbuçuk ayı geçtiğim şu günlerde, buradaki düzene alıştım sayılır. Yani Pazar günü birtek dükkanın bile açık olmaması, yolda bir tek araba geçmiyorken yeşil ışıkta beklenmesi, koca otobüsün önünüzde durup yol vermesi, yolda gözgöze geldiğiniz her insanın istisnasız "hallo!" diye selam vermesi, içinde ayçekirdeği olan dilimlenmiş ekmeğin tadı, 30 cm lık salatalığın trajikomik görüntüsü artık sıradan gelmeye başladı.. Zor kısmı atlattım sayılır, bundan sonra başlayan zor kısım ise, belkide en zoru olan, sevdiklere özlem, ona nasıl alışılıyor, inanın bilmiyorum..

Strasbourg gezimizden sonra, tekrar sizlerin huzurunda olacağım, şimdilik esen kalın, ve hala yapabiliyorken, boğazın tadını çıkarın derim..

16 Kasım 2008 Pazar

Bochum - Köln turu sonrası

Herşeyden önce, bizi Bochum daki evinde ağırlayan Cem e sonsuz teşekkürlerimi sunmak isterim, gerçekten iyi bir rehber ve iyi bir evsahibi oldu bizlere..

Schönes Wochenende biletimizle çıktık Bochum yoluna.. 3 sorunsuz (sorunlu nasıl olur birazdan anlatacağım) aktarmanın ardından öglen saatlerinde Bochum Hbf a vardık. Halihazırda Bochum da Erasmus ögrencisi olan bölüm arkadaşımız Cem bizi karşıladı, ve ardından kendi üniversitesi olan Ruhr-Universitaet Bochum un yemekhanesine götürdü. Bu okul, bizim üniversitemiz olan Yildiz Teknik Uni. nin de bazı bolumleri ile Erasmus İkili Anlaşması sahibi olduğundan, ve şu günlerde yeni dönem erasmus başvuruları yapıldığından, biraz bahsedeyim üniversiteden.

Ruhr-Uni Bochum, 30bin öğrenci nufusuna sahip bir üniversitedir(yaklaşık 2000 civarında türk varmış, öyle dediler). Okul, şehir merkezinden 10 dakika kadar uzaklıkta büyükce bir arazi üzerine kurulu. Oldukca büyük bir yemekhaneye(tuza 10 cent ödemeniz gerekiyor), kütüphaneye ve stadyuma benzeyen bir odutoryum a sahip. Dersleri Elektrik mühç bölümü için konuşacak olursak almanca dır efendim. Oldukca büyükçe bir kapalı havuzu da var, kıskanmadım değil :)

Bochum şehrini biraz gezdikten sonra, ertesi gün yaklaşık 1 saatlik bir tren yolculuğunun ardından Köln e geçtik. Almanya nın 4. büyük şehri olan Köln, oldukça büyük bir tren istasyonuna sahip. Rhein nehri tam ortasından bölmekte şehri. İstasyondan cıkar cıkmaz, ikinci dünya savaşında şehirde zarar görmemiş pek az yapıdan biri olan Der Kölner Dom (Köln Katedrali) ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Katedral, Dünyanın 3. en büyük kilisesi olup, yapımı yaklaşık 600 yılda tamamlanmıştır. 160 metre yükseklikteki kulesine 1 euro karşılıgında 509 basamak tırmanarak çıkabiliyorsunuz, benim gibi yüksekten korkuyorsanız biraz dikkatli çikmanızda fayda var diyebilirim. Oldukça etkileyici bir manzara ile karşılaşıyorsunuz kulenin tepesinde, güzel fotograflar çekebiliyorsunuz.
Katedralden sonra, şehrin ünlü Kölsch birasını da tadıp(ben pek sevmedim), rotamızı Çikolata müzesine çevirdik. Nehrin ortasına kurulu bu müzede, bir çikolatanın dalından (özel bir serada amazon ormanına eş seviyede nem oranı uyarlanmış, sadece o iklimde yetişebilecek birçok tür bitkiyi ki bunlardan bazıları da kakao, kauçuk gibi bitkiler, dalında görmeniz mümkün oluyor) paketlenmesine kadar(özel bir proses ile bütün aşamaları yapılırken görüyorsunuz) öğrenebilmek mümkün. Kaç çeşit çikolata olduğunu saymanız gerçekten olanaksız.  Ama fiyatları Erasmus öğrencilerini sevindirecek seviyede değil:) Müzede ayrıca, bildiğimiz birçok çikolatanın tarihten beri almış olduğu ambalajları içeren bir bolüm de var, kinder çikolatanın 1964 ile 2008 ambalajı arasındaki tek fark, üzreindeki çocuğun farklı olması mesela. Ayrıca müzede bizlerin kahve dünyası ndan bildğimiz çikolata şelalesi olayının abartılı bir halini görmek de mümkün oluyor.

Şehrin bir diğer ünlü müzesi olan Kolonya müzesine(ki şehre adını veren şey kolonya dır,şehrin ingilizcesi Cologne şeklinde yazılır) gidemedik, çünkü biletimizin saati dolmadan Kaiserslautern e dönmemiz gerekiyordu. Dönüş yolculuğu ise gerçekten enteresandı, şöyle ki;

Almanya da tren-otobus gibi taşıma araçlarının alsa geç gelmediği, saniye şaşmadığı efsaneleri ben henüz Türkiye de iken bolca çalınırdı kulağıma. Adamlar o kadar düzenli ki, asla 10 dakika erken cıkayım nolur nolmaz demene gerek kalmaz Almanyada derlerdi. Ancak almanyaya geldim ve bunun bu şekilde olmadığını, almanların da aslında insan olduğunu, geç kalabileceğini gözlerimle gördüm, Bochum dönüşü de tecrübe ettim efendim. dönüşümüz 5 aktarmadan oluşuyordu, tabiki Schönes Wochenende biletlerinin doğası gereği IC, ICE gibi hızlı trenleri(320km/sa olanları mevcuttur) kullanamıyorduk. Bazı aktarmalarımızın arası 7-8 dakika gibi kısa zamanlar olmasına rağmen hiçbirimizde endişe yoktu, nede olsa zamanında gelip duruyordu trenler. Gel gelelim bu sefer, 2. aktarma trenimizde (ki kendisi Koblenz diye bir şehire gidiyordu) yaklaşık 27 dakikalık bir gecikme oldu. Haliyle bir sonra bineceğimiz tren üzücü bir şekilde kaçmış oluyordu. Trenden iner inmez bilet satiş noktasına doğru gittik, trenlerinin geç kaldığını soylediğmiz anda, bize aslında binemeyeceğimiz IC trenine bedavaya bilet düzenleyip alternatif bir gidiş planını sundu görevli. Bu şekilde 02:15 sularında Kaiserslautern e varmış olduk. 

Evet sayın okurlar, bu hikayenin ana fikri, Almanlar da insandır, onların vasıtaları da geç kalabilir hatta 27 dakika bile geç kalabilir! Haftaya haftasonu olacak olan Strasbourg seyahatinden sonra yeni bir yazıyla buluşana kadar, esen kalın..

13 Kasım 2008 Perşembe

Bochum-Köln turu

bu sabah itibari ile çıkacağım bu turdan sonra, fotograf ve uzunca bir özetle sizlerle olacağım canlarım,

esen kalın..

1 Kasım 2008 Cumartesi

Almanya - ilk ay

Arayı fazla açmayacağım dememe karşın, elimde olan-olmayan nedenlerden ötürü yaklaşık 1 aylık bir ara vermiş bulundum yazılarıma. Bugün oldukça müsait olduğumdan, genel durumu bir özetlemeye çalışayım izninizle..

Sabiha gökçen havaalanından kalkan pegasus uçağımızdaki yolculuk oldukça rahat geçti, taklaşık 2.5 saatlik bir uçuşun ardından Stuttgart Airport a iniş yaptık, ardından bir dizi tren aktarması ile Kaiserslautern e vardık. 

Yurtlarımız, burada Legoland diye adlandırılan bir yerde, 4 katlı binalardan oluşan bir site görünümünde. okula yürüyerek 2 dk mesefede, ve hemen dibinde 2 tane market bulunmakta. Evlerde mutfak ve banyo ortak, benim kaldığımda 3 kişi yaşıyor, birisi Çinli Hom, birisi de Norveçli Johan. onlardan da bilahare bahsedeceğim :)

Gittiğimiz gün yani 3 ekim, Doğu ve Batı Almanya'nın birleşme günü olduğundan resmi tatildi Almanyada. Açık biryerler bulmak için oldukça çabaladık, ancak nafile kaldı uğraşlarımız. Fast food ile geçen bir 3 günün ardından, artık dükkanların kaçta açilip kapandığını, hangi markette hangi ürünlerin olduğunu araştıma vakti gelmişti ki sonuç pek bi acı oldu bizler için, Türkiye nin aksine birçok dükkan 6 da kapanıyor, sadece birkaç market ise 8 e kadar açik kalıyordu. 

Okul, Yildiz in yüzölçümünü gözönüne aldığımızda oldukça büyük ve Yildiza göre daha planlı yaıplmış. İlk pazartesi, bize yapmamız gereken işlerden oluşan bir to do list verdi koordinatorumuz, ki kendisi 25 li yaşlarda bir alman, onunla beraber şehir haritası, okul haritasi, otobus seferlerini gosteren tablo, erasmus incoming party davetiyesi ve birsürü ıvır zıvırdan oluşan bir dosya da bize verilmiş oldu. Oturma izni almak için yapmamız gereken birsürü iş vardı, ki an itibari ile hepsini hallettik, 5 kasımda alacağız oturma izinlerimizi, sonra avrupada serbest dolaşım iznimiz olmuş olacak.

Kaiserslautern oldukça ufak bir şehir, ufak olduğu kadar da düzenli, ve futbolun gerçekten çok önemli olduğu bir şehir. 45bin kişilik statları tamamen doluyor maçlarda, henüz gidemedim ama en yakın zamanda gideceğim tabiki. oldukça kemik bir taraftar grupları var, yakın şehirlerden maçlara devamlı olarak gelenler olduğunu bile duydum. şehirde oldukça fazla sayıda büyük market, bir Karlstadt (almanya nın boyner i diyebiliriz, şu ana kadar gittiğim her şehirde bir tane vardı), birçok dönerci, ve çok çeşitli bira evleri mevcut. 

Şehirde metro yok, zaten metroya da gerek yok, otobüs seferleri oldukça yeterli. ayrıca bütün yollardaki ayrılmış bisiklet şeritleri de, bisiklete teşvik ediyor insanı, ki bir tane edindim ilk fırsatta, ışıkta audi ile yanyana kalkmak gerçekten büyük zevk :)

Okuldan bize verilen öğrenci kartı ile belirli bir çember içerisinde heryerde ulaşım araçları bedava kullanılıyor, ki bu gerçekten iyi birşey, yoksa yürüme mesafesindeki bir yere 1.7 eur, gece 24:00 ten snra ise 2.7 eur odemek zorundasınız. 

Intclub denilen bir yapılanması da var okulumuzun, okula erasmus veya benzeri değişim programları ile gelmiş insanları toplayan, kaynaştıran, eğlendiren ve gezdiren bir klüp kendisi. İşbu sayade, ilk şehirdışı gezimizi Freiburg a yaptık. Freiburg, İsviçre ve Fransa sınırlarına 20-30 km uzaklıktaki alman üniversite kentlerinden biri. Oldukça güzel, görülmeye değer bir şehir, gece hayatı bir öğrenci şehrine yakışır şekilde pek hareketli.. ayrıca  dünyanın 2. büyük katedrali de buradadır efendim.. Heidelberg de buradaki türk arkadaşlarla beraber kendi organizasyonumuzla gittiğimiz bir şehir, rhein-neckar nehri geçiyor ortasından kalesi ve nehir kıyısı gerçekten görülmeye değer yerleri, bir de eczacılık müzesi barındırıyor bünyesinde. Yaklaşık bir ev büyüklüğündeki şarap fıçısının üzerine çıkıp fotoğraf çektirmek de gerçekten güzel bir atraksiyon oluyor :)

Intclub ın diğer bir organizasyonu da ülke tanıtım geceleri. Burda en kalabalık olan değişim grubu açıkara İspanyollar oluyor efendim. o yüzden ilk olarak onların gecesi oldu, kendi yemeklerini yaptılar, içeceklerini tanıttılar, bir powerpoint sumunu ile ülkelerinin güzel yerlerini tanittilar. Tortilla(bildiğimiz patatesli yumurta nın farklı sunumu) ve sangria(meyveli-şaraplı-tarçınlı değişik bir içecek) gerçekten denenmesi gereken şeyler.. Ardından  geelen bir Fransiz gecesinde kırmızı ve beyaz şarapın yanına bir de sari şarap olduğunu öğrendikten sonra, sıra geldi Türk gecesine.

Haydari den kısıra, sigara boreğinden patates salatasına, pide den lahmacuna, cezeryeden türk lokumuna ve yaprak sarmasına kadar herşey hazırdı gecemizde, bütün hepsini kendi elcağızlarımızla yaptık tabi, bütün türk arkadaşlar seferber olduk.. yaklaşık 150 kişiye yemeklerimizi tanıttık, ülkemizi tanıttık, istanbuldan mardine bütün şehirlerimizi gösterdik, rakı nın sek içilmesi zor bişey olduğunu öğrettik. Gecenin ilerileyen saatlerinde avrupaya göbek dansı öğrettik, oynattık bir güzel hepsini.. Ankara misketten kasap havasına kadar hepsi kültürümüzden bir parça aldı, aklının bir köşesine kazıdı. Gerçekten unutulması zor bir gün oldu benim için..

Derken burada da okul açildi, dersler başladı. Daha önceden gelen arkadaşların tavisyelerinden de faydalanaraki bazı hocalardan bazı dersleri aldık, başladık gitmeye. Almanca olanlardan gerçek anlamda hiçbişey anlamıyorum şahsen, ancak hocalara erasmus olduğumuzu söyleyince, genelde ingilizce de anlatıyorlar dersleri. Şubata kadar sınav yok, ama bazı derslere devam zorunluluğu var, gidicez artık :)

Şimdilik bu kadar canlar, artık daha düzenli yazmaya gayret edeceğim, sanırım Türkiye'de blog lara yasak konmuş, umarım yakın zamanda biter.. 

Sağlıcakla kalın..

2 Ekim 2008 Perşembe

Son Gece

hayatımı küçük bavullara sığdırmaya çalıştım, olmadı.. yarın sabah erkenden ayrılıyorum vatandan, ve daha birçok şeyden.. kısa bir zaman bloguma yazı yazamayabilirm, ancak en kısa zamanda almanyadan bağlanacağım sizlere..

sağlıcakla kalın..

23 Eylül 2008 Salı

Sigorta İşlemleri

Babamın ssk emeklisi olması nedeni ile bugün ssk nın fındıklıda bulunan binasına gidip, kabul belgemin fotokopisi ve bir öğrenci belgesi ile A/T 11 denklik belgesini almış bulunuyorum. Bu sayede ssk Almanyadaki masraflarımı karşılamayı taahhüt etmiş oluyor..

Konu ile ilgili araştırmam sırasında karşılaştığım bir yazıyi sizlerle paylaşayım dedim;

"Ebeveyni SSK'lı olan öğrenciler için: 

Halihazırda, AB üyesi ülkelerden Almanya, Fransa, Hollanda, Avusturya ve Belçika ile yürütülmekte olan uygulamaya göre;

Ebeveyninden biri SSK'lı olmak kaydıyla, 25 yaşını aşmamış lisans (burada lisansüstü öğrencileri dahil edilmiyor) öğrencilerinin yurtdışına öğrenci olarak gitmeleri durumunda, -devam eden bir rahatsızlıkları için değil de - orada bulundukları sırada acil tedaviler için kullanabilecekleri bir sigorta güvencesini, ebeveyninin bağlı bulunduğu Sosyal Sigorta İl Müdürlüklerinden (yurtdışı hizmetleri biriminden) alacakları belgelerle sağlayabilirler. Öğrencilerin, kendi okullarından, ERASMUS öğrencisi olarak yurtdışına gideceğini bildirir bir yazıyı İl Müdürlüğüne vermeleri gerekmektedir. Konuyla ilgili, SSK Genel Müdürlüğü Yurtdışı Hizmetleri Daire Başkanlığı'ndan (0 312 458 70 00'dan...) bilgi alınabilir.

Ebeveyni Emekli Sandığı'na bağlı olan öğrenciler için:

Ebeveyninden biri Emekli Sandığı'na olmak suretiyle, öğrenci olması hasebiyle 25 yaşına dek ebeveyninin sosyal güvencesini kullanabilen öğrenciler, (burada yüksek lisans ilk yılında olan öğrenciler dahil) yurtdışında öğrenci olarak bulundukları dönemde yapacakları sağlık masraflarını bulundukları ülkenin Türk konsolosluğuna onaylatmak suretiyle, yaptıkları masrafı Türkiye'ye dönüşlerinde Türk lirasına çevrilmiş bir şekilde Emekli Sandığı'ndan alabilirler. Konuyla ilgili bilgi, Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü Sağlık Hizmetleri Daire Başkanlığı'ndan alınabilir: 0 312 298 30 16 (Bu kısımda ülke fark etmemektedir.)

Bağ-kur kapsamında olanlar için bu tür bir uygulama maalesef bulunmamaktadır."

kaynak:  http://kadirmen.blogcu.com/

Hibeler Geldi!

"2008/2009 Erasmus öğrencilerimizin dikkatine! Hibelerinizin ilk taksidi Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi (Ulusal Ajans) tarafından üniversitemize ödenmiştir!

Ulusal Ajans tarafından üniversitemize ödenen hibe tutarı, toplam sözleşme tutarının %60'ını oluşturmaktadır. Dolayısıyla öğrencilerimize hibelerinin ilk taksidi olarak %60 oranında ödeme yapılacaktır. Hibeleriniz en kısa zamanda hesaplarınıza yatırılmış olacaktır.

Tüm öğrencilerimize başarılı bir Erasmus dönemi dilerken, dosyalarında eksik evrak bulunan öğrencilerimizin sözkonusu evraklarını en kısa zamanda AB Ofisi'ne teslim etmeleri gerektiğini hatırlatıyoruz. Hibe ödemesi, dosyasında eksik evrak bulunmayan öğrencilere yapılacaktır!"


Böylelikle ab ofisi vermiş olduğu sözü tutup hibeleri eylül içerisinde öğrencilerine tahsis etmiş oldu, emeği geçenlere teşekkür ederiz..