1 Kasım 2008 Cumartesi

Almanya - ilk ay

Arayı fazla açmayacağım dememe karşın, elimde olan-olmayan nedenlerden ötürü yaklaşık 1 aylık bir ara vermiş bulundum yazılarıma. Bugün oldukça müsait olduğumdan, genel durumu bir özetlemeye çalışayım izninizle..

Sabiha gökçen havaalanından kalkan pegasus uçağımızdaki yolculuk oldukça rahat geçti, taklaşık 2.5 saatlik bir uçuşun ardından Stuttgart Airport a iniş yaptık, ardından bir dizi tren aktarması ile Kaiserslautern e vardık. 

Yurtlarımız, burada Legoland diye adlandırılan bir yerde, 4 katlı binalardan oluşan bir site görünümünde. okula yürüyerek 2 dk mesefede, ve hemen dibinde 2 tane market bulunmakta. Evlerde mutfak ve banyo ortak, benim kaldığımda 3 kişi yaşıyor, birisi Çinli Hom, birisi de Norveçli Johan. onlardan da bilahare bahsedeceğim :)

Gittiğimiz gün yani 3 ekim, Doğu ve Batı Almanya'nın birleşme günü olduğundan resmi tatildi Almanyada. Açık biryerler bulmak için oldukça çabaladık, ancak nafile kaldı uğraşlarımız. Fast food ile geçen bir 3 günün ardından, artık dükkanların kaçta açilip kapandığını, hangi markette hangi ürünlerin olduğunu araştıma vakti gelmişti ki sonuç pek bi acı oldu bizler için, Türkiye nin aksine birçok dükkan 6 da kapanıyor, sadece birkaç market ise 8 e kadar açik kalıyordu. 

Okul, Yildiz in yüzölçümünü gözönüne aldığımızda oldukça büyük ve Yildiza göre daha planlı yaıplmış. İlk pazartesi, bize yapmamız gereken işlerden oluşan bir to do list verdi koordinatorumuz, ki kendisi 25 li yaşlarda bir alman, onunla beraber şehir haritası, okul haritasi, otobus seferlerini gosteren tablo, erasmus incoming party davetiyesi ve birsürü ıvır zıvırdan oluşan bir dosya da bize verilmiş oldu. Oturma izni almak için yapmamız gereken birsürü iş vardı, ki an itibari ile hepsini hallettik, 5 kasımda alacağız oturma izinlerimizi, sonra avrupada serbest dolaşım iznimiz olmuş olacak.

Kaiserslautern oldukça ufak bir şehir, ufak olduğu kadar da düzenli, ve futbolun gerçekten çok önemli olduğu bir şehir. 45bin kişilik statları tamamen doluyor maçlarda, henüz gidemedim ama en yakın zamanda gideceğim tabiki. oldukça kemik bir taraftar grupları var, yakın şehirlerden maçlara devamlı olarak gelenler olduğunu bile duydum. şehirde oldukça fazla sayıda büyük market, bir Karlstadt (almanya nın boyner i diyebiliriz, şu ana kadar gittiğim her şehirde bir tane vardı), birçok dönerci, ve çok çeşitli bira evleri mevcut. 

Şehirde metro yok, zaten metroya da gerek yok, otobüs seferleri oldukça yeterli. ayrıca bütün yollardaki ayrılmış bisiklet şeritleri de, bisiklete teşvik ediyor insanı, ki bir tane edindim ilk fırsatta, ışıkta audi ile yanyana kalkmak gerçekten büyük zevk :)

Okuldan bize verilen öğrenci kartı ile belirli bir çember içerisinde heryerde ulaşım araçları bedava kullanılıyor, ki bu gerçekten iyi birşey, yoksa yürüme mesafesindeki bir yere 1.7 eur, gece 24:00 ten snra ise 2.7 eur odemek zorundasınız. 

Intclub denilen bir yapılanması da var okulumuzun, okula erasmus veya benzeri değişim programları ile gelmiş insanları toplayan, kaynaştıran, eğlendiren ve gezdiren bir klüp kendisi. İşbu sayade, ilk şehirdışı gezimizi Freiburg a yaptık. Freiburg, İsviçre ve Fransa sınırlarına 20-30 km uzaklıktaki alman üniversite kentlerinden biri. Oldukça güzel, görülmeye değer bir şehir, gece hayatı bir öğrenci şehrine yakışır şekilde pek hareketli.. ayrıca  dünyanın 2. büyük katedrali de buradadır efendim.. Heidelberg de buradaki türk arkadaşlarla beraber kendi organizasyonumuzla gittiğimiz bir şehir, rhein-neckar nehri geçiyor ortasından kalesi ve nehir kıyısı gerçekten görülmeye değer yerleri, bir de eczacılık müzesi barındırıyor bünyesinde. Yaklaşık bir ev büyüklüğündeki şarap fıçısının üzerine çıkıp fotoğraf çektirmek de gerçekten güzel bir atraksiyon oluyor :)

Intclub ın diğer bir organizasyonu da ülke tanıtım geceleri. Burda en kalabalık olan değişim grubu açıkara İspanyollar oluyor efendim. o yüzden ilk olarak onların gecesi oldu, kendi yemeklerini yaptılar, içeceklerini tanıttılar, bir powerpoint sumunu ile ülkelerinin güzel yerlerini tanittilar. Tortilla(bildiğimiz patatesli yumurta nın farklı sunumu) ve sangria(meyveli-şaraplı-tarçınlı değişik bir içecek) gerçekten denenmesi gereken şeyler.. Ardından  geelen bir Fransiz gecesinde kırmızı ve beyaz şarapın yanına bir de sari şarap olduğunu öğrendikten sonra, sıra geldi Türk gecesine.

Haydari den kısıra, sigara boreğinden patates salatasına, pide den lahmacuna, cezeryeden türk lokumuna ve yaprak sarmasına kadar herşey hazırdı gecemizde, bütün hepsini kendi elcağızlarımızla yaptık tabi, bütün türk arkadaşlar seferber olduk.. yaklaşık 150 kişiye yemeklerimizi tanıttık, ülkemizi tanıttık, istanbuldan mardine bütün şehirlerimizi gösterdik, rakı nın sek içilmesi zor bişey olduğunu öğrettik. Gecenin ilerileyen saatlerinde avrupaya göbek dansı öğrettik, oynattık bir güzel hepsini.. Ankara misketten kasap havasına kadar hepsi kültürümüzden bir parça aldı, aklının bir köşesine kazıdı. Gerçekten unutulması zor bir gün oldu benim için..

Derken burada da okul açildi, dersler başladı. Daha önceden gelen arkadaşların tavisyelerinden de faydalanaraki bazı hocalardan bazı dersleri aldık, başladık gitmeye. Almanca olanlardan gerçek anlamda hiçbişey anlamıyorum şahsen, ancak hocalara erasmus olduğumuzu söyleyince, genelde ingilizce de anlatıyorlar dersleri. Şubata kadar sınav yok, ama bazı derslere devam zorunluluğu var, gidicez artık :)

Şimdilik bu kadar canlar, artık daha düzenli yazmaya gayret edeceğim, sanırım Türkiye'de blog lara yasak konmuş, umarım yakın zamanda biter.. 

Sağlıcakla kalın..

Hiç yorum yok: